30 Ekim 2015 / Belle and Sebastian Konseri: Hayallerin Sınırı Olmasın!

İnsanların hayatında çok önemli günler olabiliyor. Bugün de benim için öyle bir gündü ve kesinlikle bu kadar olacağını düşünmüyordum.
Öncelikle Cass McCombs’u dinleyemedim, kendisinden yetişemediğim için çok özür diliyorum.
Salona girdiğim anda “İnanamıyorum, birazdan başlayacak mı yani? Ne kadar boş salon, hemen gidip en önden yer kapmalıyım!” diye düşündüm. Lakin bir sorun vardı, en öne “kırmızı bileklik” olmadan geçemiyorduk! Peki, neydi bu kırmızı bileklik? Öğrenmeliydim! Bir hışımla ilk görevliye yapışıp olan biteni sordum. Tabii ki bilmiyordu. Herkese, neredeyse gördüğüm her görevliye sordum. Kimse bilmiyordu. Olamaz, ne yapacaktım! Ben Belle and Sebastian’ı en önde, başka hiçbir şeyi görmeden izlemeliydim. VIP bölümünün giriş kapısının yanına konuşlandım. Görevli ile de tanıştım, Tolga abi. Hiçbir çarem yoktu. Konseri oradan izlemek zorundaydım, ilk başta “dokunmayın, ağlıyorum” triplerine girsem de Nobody’s Empire’ın tınılarını duyduğum anda sonsuz bir sırıtmayla doldu yüzüm, bir anda kendimi kaybettim. Gözlerim yaşarıyordu, bağırarak şarkı söylüyordum. Hiç kimse, hiçbir şey umrumda değildi. İkinci şarkı başlar başlamaz Tolga abi bir anda VIP bölümüne geçirdi beni. Teşekkür bile edemeden en öne, Stuart’ın ayaklarının dibine koştum. Gerçekten hiç kimse umrumda değildi o anda. Ne yanımda çılgınca dans eden kızlar, ne zıp zıp zıplayan çocuklar… Sadece ben ve şarkılar vardık. Garip bir şekilde Stuart Murdoch ile diyaloglarım bile oldu. Her şarkı arasında “Get Me Away From Here I’m Dying!!!” diye bağırsam da ölmüyordum! Konser bitmemeliydi…
Bir ara birçok kişi sahneye çıktı. O esnada arkalara kaçtım ve hiç tanımadığım insanlar “Sen neden çıkmıyorsun? Asıl sen çıksana!” baskıları bile yaptı bir süre, artık ne kadar çılgın bir hayran olarak göründüm bilemiyorum. Sleep the Clock Around da çaldıktan sonra sahneyi terk ettiler! İnanabiliyor musunuz? Henüz istediğim şarkı bile çalınmamışken…
Yanımdaki herkesi örgütledim, deli gibi alkışlarımız, ıslıklarımız eşliğinde son iki şarkı için yeniden sahnedeydi grup. Tabii ki bitiş şarkısında “play me a song to set me free” cümlesi geçiyordu.
Her şey bitti, Stuart Sprite’ını aldı ve sahneden indi.
Böylece hayatımın en güzel günlerinden birini yaşamış oldum. Biliyorum ki bir gün anılarım yavaş yavaş kaybolacak ama bugünün bir kısmını hatırlamak dileğiyle…





Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Epik olmasa da uyuz rüyalar vol.38129387921

Gece... Dört harf, birkaç insan, görünenin ardındaki düşünceler... Yalnızlık... Herkes.