hayat bazen...

Tuvaletini kullanmak için girdiğin kahve dükkanından almak zorunda olduğun kahveyi içtikten beş dakika sonra, yeniden tuvaletinin gelmesi gibi.

Ağaca dönmüş iki adamı görünce, "ağaç hakkında sohbet ediyorlar herhalde" diye düşünüp aslında ağacın dibine işediklerini fark ettiğin an ve hemen akabinde gelen "keşke ben de erkek olsaydım" hissi gibi.

"Kesin kendini sevdirir" diye yanına zıplaya zıplaya gittiğin kedinin, yanına vardığın an "pıhhh"layarak kaçması gibi.

Uzun zamandır hiçbir kitapçıda bulamadığın bir kitabı, hiç beklemediğin bir anda bir sahafta bulup okumaya başladıktan sonra ortalarında birkaç sayfasının eksik olduğunu fark etmek gibi.

Erken uyanılan bir cumartesi sabahı, havanın çok güzel olduğunu görüp sevinçle yeniden uykuya döndükten sonra, ikinci kez uyanıldığında havanın kasvetli olduğunu görmek gibi.

Duş almak için tüm giysileri çıkarıp suyu ayarlamaya çalışırken, sıcak suyun olmadığını fark edip yeniden giyinmek gibi.

* Dolapta olduğunu düşündüğün bir şeyin sevinciyle eve geldiğinde, iki gün önce onu yediğini hatırlamak gibi.

fakat bazen de...

Sahibi olan bir köpeğin koşarak yanınıza gelip kendini sevdirmesi gibi.

Çimlerde uzanıp güneşi en derinlerde hissederken, çok sevdiğin biriyle karşılaşmak gibi.

Vasat geçen bir günde, her şeyin insanın üstüne gelmeye başladığı anda alınan güzel bir mesaj gibi.

Çok sevdiğin bir mekanın adının okuduğun kitabın içinde geçmesi gibi.

Kahve kavanozunu boş görüp hüzünlenirken ev arkadaşınızın yarım kilo kahve ile eve gelmesi gibi.

Günlerdir dilinize dolanan şarkının izlediğiniz filmin soundtrack listesinde olması gibi.

Denize karşı bir bankta oturup dondurma yemek gibi.

Çok az kişinin bildiğini düşündüğünüz bir şarkının, akşamüstü biranızı içmek için oturduğunuz bir barda çaldığını duymanız gibi.
...




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Epik olmasa da uyuz rüyalar vol.38129387921

2016 biterken...